İnsan ve tarih, birbirinden ayrı düşünülemez kavramlardır. İnsan, tarihin aktörü ve yazgısının sahibi olarak tarihin içinde var olmuş ve onunla birlikte şekillenmiştir. Tarih, insanın geçmişteki varoluş ve eylemlerinin bir kaydıdır ve insanın bugünkü durumunu anlamak için ona başvurulması gereken en önemli kaynaktır. İnsanın tarihi boyunca şekillendirdiği medeniyetler, toplumlar, savaşlar, keşifler ve sanat eserleri, tarihin zengin ve çeşitli birer parçasıdır. İnsan, tarihin içindeki yerini ve rolünü sürekli olarak değiştirmiş, ilerlemiş veya gerilemiştir. Tarih, insanın geçmişine ışık tutarken aynı zamanda geleceğine de yön vermeyi sağlar. İnsan, tarihin akışı içinde bir anlam ve amaç arar ve bu arayış onun tarih ile olan bağını güçlendirir. Tarih, insanın kimliğini ve kültürünü oluşturan en önemli unsurlardan biridir ve insanın tarihsel bilinci, onun geleceğe yönelik kararlarında da etkili olur. İnsan ve tarih, birbirinden ayrı düşünülemeyecek kadar iç içe geçmiş ve birbirini tamamlarlar.
Tarih bilimi, geçmişte yaşanan olayların araştırılması, kaynaklardan yararlanılması ve analiz edilmesiyle ortaya çıkan bir disiplindir. Bu bilim dalı, insanlara pek çok alanda büyük katkılar sağlamıştır.
Birincisi, tarih bilimi sayesinde insanlar geçmişte yaşanan olayları daha iyi anlamış ve dersler çıkarmıştır. Geçmişte yapılan hataların tekrarlanmaması ve daha iyi bir gelecek için tarih biliminin öğrettikleri oldukça önemlidir.
İkincisi, tarih bilimi sayesinde toplumlar arasındaki kültürel bağlar güçlenmiştir. Tarih, insanların ortak geçmişlerini paylaşmalarına ve birbirlerini daha iyi anlamalarına yardımcı olmuştur. Bu da insanlar arasındaki iletişim ve ilişkilerin gelişmesine katkıda bulunmuştur.
Üçüncüsü, tarih bilimi insanlara kimlik ve kökenlerini anlama fırsatı sunar. Geçmişte yaşanan olaylar, insanların atalarından gelen kültürlerin ve değerlerin nasıl şekillendiğini anlamalarına yardımcı olur. Bu da insanların kendilerine saygı duymalarını ve kimliklerinin farkında olmalarını sağlar.
Son olarak, tarih bilimi geçmişte yaşanan teknolojik ve bilimsel gelişmelerin kayıtlarını tutar. Bu sayede insanlar, geçmişte yapılan keşiflerden ve buluşlardan yararlanarak günümüzde daha ileri seviyelere ulaşabilirler.
Tarih bilimi, insanların geçmişten geleceğe uzanan bir yolculuk yapmalarını sağlar. Geçmişte yaşanan olayların incelenmesi ve anlaşılması, insanlara birçok alanda büyük katkılar sağlamıştır. Gelecek nesillere de geçmişten ders çıkarmayı öğreten tarih bilimi, insanların gelişimine ve toplumların birlikte yaşamasına önemli bir katkı sağlamaktadır.
Tarih bilimiyle meşgul olan ünlü araştırmacıların insanın tarihle olan bağlarına dair tezlerini de ele almak gerekirse şöyle özetleyebiliriz:
Bernard Lewis, ünlü tarihçi ve Orta Doğu uzmanıdır. Onun tarih anlayışı, modern bilimin ve akademik araştırmanın etkisi altında şekillenmiştir. Lewis'e göre tarih, sadece geçmişte yaşanmış olayların kaydından ibaret değildir. Aynı zamanda, bu olayların nedenlerini ve sonuçlarını anlamaya çalışmak, insanlığın ilerlemesi ve gelişmesi için de önemlidir.
Lewis, tarihin sadece bir dizi tesadüfi olayın ardı ardına gelmesi olarak görülmemesi gerektiğini savunur. Ona göre, tarih birçok faktörün etkileşimi sonucu ortaya çıkan bir süreçtir. Bu nedenle, tarihi anlamak için sadece tek bir olaya odaklanmak yeterli değildir. Aksine, tarihi bir bütün olarak ele almak ve farklı etkenleri bir arada değerlendirmek gerekir.
Lewis'in tarih anlayışının temelinde, insanın doğasının değişmezliği vardır. Ona göre, insanlar her zaman benzer ihtiyaçlara sahip olmuştur ve bu nedenle tarihte tekrar eden kalıplar görülür. Ancak bu, insanların değişmediği anlamına gelmez. Aksine, insanların yaşadıkları olaylar karşısında verdikleri tepkiler ve bu tepkilerin sonuçları da tarihin bir parçasıdır.
Lewis, tarihin önemini vurgularken aynı zamanda tarihin objektif olarak incelenmesi gerektiğini de savunur. Ona göre, tarihçiler kişisel görüş ve önyargılarından arınmış bir şekilde olayları ele almalı ve gerçekleri ortaya çıkarmalıdır. Bu da ancak bilimsel yöntemlerle mümkündür.
Sonuç olarak, Bernard Lewis'in tarih anlayışı bilimsel bir yaklaşıma dayanır ve tarihi bir dizi tesadüfi olaydan ziyade insanlığın gelişimi ve ilerlemesi için önemli bir araç olarak görür. Onun fikirleri, tarihçilere ve okuyuculara tarihin sadece geçmişte yaşanmış olayların kaydından ibaret olmadığı ve insanlığın geleceğine ışık tutabileceği konusunda önemli bir mesaj verir.
İbni Haldun, 14. yüzyılda yaşamış büyük bir İslam âlimi ve tarihçisidir Onun eserlerinden biri olan Mukaddime, tarihin sosyal, kültürel ve siyasi boyutlarına ilişkin derin bir anlayış sunmaktadır. Haldun'a göre, tarih, insan davranışlarının ve toplumsal olayların incelenmesiyle ortaya çıkan bir bilimdir. Ona göre, insanın doğası değişmezdir ve tarih insan davranışlarının tekrarlanan bir döngüsünden ibarettir. İnsan toplumları sürekli olarak doğum, büyüme, çöküş ve yok oluş döngüsü içinde hareket ederler. Tarih, bu döngüsel değişimlerin izini sürerek insanların geleceğini öngörebilir. Haldun'a göre, tarih biliminin amacı, insanların geçmişte yaptıklarını anlayarak gelecekteki davranışlarını tahmin etmektir. Onun düşüncesinde tarih, toplumların gelişiminin anahtarı ve gelecekteki kararların temelidir. Bu nedenle, Haldun'un tarih anlayışı, günümüzde hala önemini korumaktadır ve tarih biliminin temel taşlarından biri olarak kabul edilmektedir. İbni Haldun, tarihi sadece bir sıralama ve olayların kaydedilmesi olarak değil, aynı zamanda insanların dünya üzerindeki etkisini de anlamaya yönelik bir bilim olarak görür. Onun tarih anlayışı, insanların doğası ve davranışları ile toplumların değişim ve gelişimini derinlemesine incelemeyi hedefler. Bu da tarihin sadece bir olaylar dizisi olmaktan çıkıp, önemli bir bilim dalı haline gelmesini sağlar. İbn Haldun'un tarih anlayışı, günümüzde de hala önemini korumaktadır ve tarih biliminin temelini oluşturmaktadır.
Sonuç olarak, İbn Haldun'un tarih anlayışı, tarihin insan toplumları üzerindeki etkisini vurgulayan bir yaklaşımdır. Ona göre, tarihin önemi sadece geçmişteki olayları anlamakla sınırlı değildir, aynı zamanda insanların geleceğini şekillendirmede de büyük bir rol oynamaktadır
Halil İnalcık, Türk tarihçi ve akademisyendir, nam-ı diğer Tarihçilerin Kutbu’dur.1916 yılında İstanbul'da doğmuş ve 2016 yılında Ankara’da hayatını kaybetmiştir. Halil İnalcık, Türk tarihi alanında yaptığı çalışmalar ve katkılarla tanınmış bir isimdir. Özellikle Osmanlı tarihi üzerine yaptığı araştırmalar, Türk tarihçiliğinde önemli bir yere sahiptir.
İnalcık, Türk tarihinin önemli dönemlerinden biri olan Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluşundan yıkılışına kadar olan süreci, çok yönlü bir şekilde ele almıştır. Onun çalışmaları, sadece siyasi ve askeri tarihle sınırlı kalmayıp, kültürel, sosyal ve ekonomik boyutlara da odaklanmıştır. Bu sayede, Osmanlı İmparatorluğu'nun çok yönlü bir şekilde anlaşılmasına önemli katkılar sağlamıştır.
Halil İnalcık'ın tarih alanındaki çalışmalarının yanı sıra, eğitim hayatına da büyük önem vermiştir. Türkiye'nin önemli üniversitelerinde dersler vermiş ve birçok öğrenciye tarih ve tarih metodolojisi konularında rehberlik etmiştir. Onun öğrencileri arasında yetiştirdiği birçok akademisyen, Türk tarihçiliğinde önemli çalışmalara imza atmıştır.
Halil İnalcık, Türk tarihi alanında yapmış olduğu çalışmalar ve öğrencilere verdiği bilgi birikimiyle, Türk tarihçiliğine önemli bir miras bırakmıştır. Onun eserleri, bugün hala Türk tarihçileri tarafından başvuru kaynağı olarak kullanılmaktadır. Halil İnalcık, Türk tarihine yaptığı katkılarla, ülkemizin yetiştirdiği önemli bilim insanları arasında yer almaktadır.
İnalcık’a göre ‘Hükümdarın gücü askeri güce, askeri güç hazineye, hazine reayanın ödediği vergilere, vergilerin artışı adalete bağlıdır. Bu nedenle akıllı hükümdar, kendi egemenliğini korumak ve gücünü arttırmak istiyorsa, reayaya adaletle muamele etmeli, zulümden kaçınmalıdır :"Adalet mülkün temelidir. Bu sözleriyle tarihteki olayların günümüz toplumların siyasi, ekonomik ve sosyolojik etkilerini dile getirir. Öne göre tarih gözlerimizi açmak ve karar vermek için yeterlidir. Tarihten ders alırsak Tarih tekerrür etmez.
Kadir Mısıroğlu, tarih konusuna büyük bir ilgi ve merak duyan bir bilim insanıdır. Onun tarih anlayışı, bilimsel yöntemler kullanarak geçmişte olan olayları ve süreçleri objektif bir şekilde incelemeyi ve anlamayı hedeflemektedir. Mısıroğlu, tarihin sadece siyasi olaylardan ibaret olmadığını, aynı zamanda sosyal, ekonomik, kültürel ve felsefi boyutları da içerdiğine inanmaktadır. Onun bakış açısına göre, tarih sadece geçmişte yaşanan olaylara odaklanmak değil, aynı zamanda bu olayların günümüz dünyasına etkilerini de anlamayı gerektirir.
Mısıroğlu, tarihi incelediği süreçte tarafsız ve objektif olmayı önemser. Ona göre, tarihçilerin kişisel görüş ve inançlarından arınarak, gerçeklere ulaşmaya çalışmaları gerekir. Bu nedenle, kaynakların titizlikle incelenmesi ve doğrulanması gerektiğine inanır. Ayrıca, tarihi olayların farklı perspektiflerden değerlendirilmesi gerektiğini savunur. Böylece, tek bir bakış açısına göre değil, farklı görüşlerin bir araya gelmesiyle daha kapsamlı bir tarih anlayışına ulaşılabilir.
Sonuç olarak, Kadir Mısıroğlu'nun tarihin insanoğluna etkisini objektif ve tarafsız bir bakış açısıyla benimseyen, farklı perspektifleri bir arada değerlendiren ve tarihin günümüz dünyasına ışık tutabileceğine inanan bir bilim insanının görüşlerini yansıtmaktadır, tarihin sadece bir bilim dalı olmanın ötesinde, insanlığın geçmişten geleceğe uzanan yolculuğunda önemli bir rehberlik rolü üstlenmektedir.
Tarihçi Hammer, 19. yüzyılın sonlarında yaşamış Avusturyalı bir tarihçidir. Hammer, tarih anlayışıyla bilim dünyasında önemli bir yer edinmiştir. Ona göre tarih, sadece geçmişteki olayların sıralı bir şekilde anlatılmasından ibaret değildir. Aksine, tarih, insanlığın gelişimini ve değişimini anlamaya çalışmak, toplumların kültürel, ekonomik ve siyasi yapılarını incelemekle ilgilidir.
Hammer, tarihçinin objektif bir gözlemci olması gerektiğine inanmıştır. Ona göre, tarihçi, kaynakları tarafsız bir şekilde değerlendirmeli ve olayları kendi kişisel görüşlerinden arındırarak ele almalıdır. Ayrıca, tarihçinin olayları sadece tek bir açıdan değil, farklı bakış açılarıyla da ele alması gerektiğini savunmuştur.
Hammer, sadece geçmişteki olayları anlatmakla kalmayıp, aynı zamanda günümüzü de etkilediğini düşünmüştür. Ona göre, insanlık geçmişte yaşanan olaylardan ders çıkarmalı ve aynı hataları tekrarlamamalıdır. Bu nedenle, tarihçilerin görevi, geçmişin izlerini günümüze taşımak ve insanlığın geleceğine ışık tutmaktır.
Hammer'in, bilimsel bir yaklaşımla geçmişi incelemeye insanı,tarih düzleminde anlamlandırmaya çalışır. Ona göre, tarihçi, verilere dayanarak geçmiş olayları analiz etmeli ve sonuçlarına mantıklı bir şekilde ulaşmalıdır. Bu nedenle, Hammer'in çalışmaları, tarih biliminin gelişimine önemli bir katkı sağlamıştır.
İbn Arabi, İslam felsefesi ve tasavvuf geleneğinde önemli bir yere sahip olan filozof ve mutasavvıftır. Onun tarih ve insan anlayışı, insanın varoluş ve evrenin yaratılışıyla ilgili derin bir bilgelik ve anlayışa dayanmaktadır. İbn Arabi'ye
göre tarih, insanın yaratılışı ve hayatının bir yolculuğudur. Bu yolculukta insan, ilahi gerçekliğe doğru ilerlerken kendi iç dünyasını da keşfeder. Ona göre zaman ve mekân kavramları, insanın algıladığı bir illüzyondan ibarettir. İbn Arabi, zamanın ve mekânın sadece insanın varoluşunda bir deneyim olduğunu ve gerçekliğin ötesinde bir anlam taşımadığını savunur.
Arabi, insanın ilahi gerçekliğe doğru sürekli bir evrim geçirdiği ve bu evrimin sonunda gerçekliğin sırrına ulaşacağı inancına dayanır. Ona göre tarih, insanın kendi iç dünyasını keşfetmesi ve ilahi gerçekliğe ulaşması için bir fırsattır. Bu nedenle Arabi, tarihin sadece geçmişte yaşanmış olaylarla sınırlı olmadığını, aynı zamanda insanın içinde sürekli olarak yeniden yazıldığını ve yaşandığını söyler.
İbn Arabi, tarihin sadece insanın yolculuğu olmadığını, aynı zamanda evrenin de bir yolculuğu olduğunu savunur. Evrenin de her an yeniden yaratıldığını ve ilahi gerçekliğe doğru ilerlediğini belirtir. Ona göre her varlık, evrenin bir parçası ve bu evrenin içinde ilahi gerçekliğe doğru bir yolculukta yer almaktadır.
İbn Arabi, insanın varoluşunun önemini ve ilahi gerçekliğe doğru ilerlemenin hedefini vurgular. Ona göre tarih, sadece geçmiş olayların kaydedildiği bir kronoloji değildir, aynı zamanda insanın iç dünyasını keşfettiği ve evrenin gerçek doğasını anlamaya çalıştığı bir yolculuktur. Arabi', insanın hayatını anlamlandırma ve ilahi gerçekliğe doğru bir yolculukta kendini keşfetme yolunda önemli bir rehberlik sunmaktadır.
İnsan ve tarih, birbirinden ayrı düşünülemeyecek iki kavramdır. İnsan, tarih boyunca dünya üzerindeki varlığını sürdürmüş ve bu süreçte tarihi de şekillendirmiştir. İnsan, doğası gereği meraklı, keşfetmeye ve öğrenmeye yatkın bir varlıktır. Bu nedenle tarih, insanın geçmişini anlamaya ve geleceğini şekillendirmeye yarayan önemli bir araçtır. İnsan, tarihi geçmişteki deneyimlerinden ders alarak, bugünü ve yarını daha iyi bir şekilde inşa etme fırsatına sahiptir.
Tarih, insanın yaşadığı her dönemde onun hayatına yön veren olayların kaydedildiği bir kaynaktır. İnsanların kültürlerini, yaşam tarzlarını, inançlarını ve davranışlarını anlamak için tarihi bilmek gerekir. Tarih aynı zamanda insanın evrimini de gözler önüne serer. İnsanlık, tarih boyunca gelişim göstermiş, farklı uygarlıklar kurmuş ve medeniyetler inşa etmiştir. İnsanın bu gelişimi, tarihi süreç içerisindeki değişim ve dönüşümlerle anlaşılabilir.
Tarihin bilimsel bir disiplin olarak ortaya çıkmasıyla birlikte, insanın geçmişi daha detaylı ve objektif bir şekilde incelenmeye başlamıştır. Tarih, araştırma ve inceleme yöntemleriyle geçmişte yaşanan olayları doğru bir şekilde aktarmayı amaçlar. Bu sayede insan, kendisine ait olan tarihi mirası daha iyi anlayabilir ve gelecek nesillere aktarabilir.
İnsan ve tarih arasındaki ilişki, sadece insanın geçmişini anlamakla sınırlı değildir. Tarihin, insanın bugününü ve geleceğini şekillendirmedeki önemi de büyüktür. Tarih, geçmişte yapılan hatalardan ders çıkarılmasını ve gelecekteki kararların daha bilinçli bir şekilde alınmasını sağlar. Aynı zamanda tarih, insanın kimlik ve kültürünün bir parçasıdır ve insanın kimliğini ve geçmişini anlaması için vazgeçilmez bir kaynaktır.
Sonuç olarak, insan ve tarih birbirinden ayrılamayan iki kavramdır. İnsanın tarihle olan ilişkisi, onun varoluşundan beri devam etmiştir ve bundan sonra da devam edecektir. Tarih, insanın geçmişini anlaması ve geleceğini şekillendirmesi için vazgeçilmez bir araçtır. Bilimsel yöntemlerle incelenen tarih, insanın evrimini, kültürünü ve kimliğini anlamasına yardımcı olur ve insan ve tarih arasındaki bağı daha da güçlendirir.
Tarihçi / Siyaset Bilimci : Adem Taflan
Tarih uzerine çok yorumlar yapilir.pekcok tarihci vardir.. beni en etkileyen kurani kerimde gecen hergun yanindan gecip gittiginiz tarihi eserlerden ibret almazmisiniz diye soran ayeti kerimeler ...o an tarihe gidip dönmus gibi hissettiren nedir...kalbe gelen hissiyat diyorki onlarda geldi gitti senide bekleyen bu sondur .. gorevini yapmak icin neyi bekliyorsun....degerli alimlerden bahsettiğiniz makalenizi yorumunuzu okudum tesekkurler..
Emeğinize sağlık Adem Taflan hocam.
Kalemine sağlık Adem Hocam, çok isabetli tespitlerde bulunmuşsunuz.
Ona göre tarih gözlerimizi açmak ve karar vermek için yeterlidir. Tarihten ders alırsak Tarih tekerrür etmez.